Gölyazı-Eskikaraağaç-Trilye


GÖLYAZI


   Gölyazı'ya Balıkesir- Bursa karayolu üzerinden, Bursa'ya 30 km. kala sağa ayrılan ve döne döne giden 5 km.lik bir yolla ulaşılıyor. Uluabat (Apolyont ) Gölü'nde kıyıya çok yakın bir adada kurulmuş. Karayla küçük bir köprüyle bağlanmış. Seneler önce ahşap olan bu köprüden karavanla geçmeye çekinmiş, yürüyerek geçmiştik. Şimdilerde de yoğunluk yüzünden araçla geçmeye izin verilmiyormuş. 


                                
Gölyazı tarihi çok eskilere dayanan bir Rum köyüymüş. Mübadele sonrası köye yerleşen Türkler ve kalan Rumlar uzun yıllar birlikte yaşamışlar.. Apollonia Antik Kenti kalıntıları üzerine kurulan Gölyazı'da ve yakınlardaki adacıklar üzerinde tarihi izlere rastlamak olası.

Kaleden günümüze kadar gelebilmiş bir bölüm



Köy halkı yakın zamana kadar sadece balıkçılıkla geçimini sağlıyormuş. Şimdi ulaşımın kolaylaşması ve dolayısıyla gezme amaçlı gelenlerin çoğalması, halkın farklı geçim kaynakları bulmasına yol açmış. Köy hanımlarının gözleme yapıp servis ettikleri sıra sıra tezgahlar var, adada.. Patatesli, otlu, peynirli sıcacık gözlemelerle göl kıyısındaki masalarda ayran, çay veya meşrubatlar eşliğinde karnınızı doyurabilir, ev yapımı salça, reçel gibi ürünlerden satın alabilirsiniz. Hafta sonu hanımların hepsi tezgah başında.. Hafta içi de mutlaka bir-ikisini (nöbetçi gözlemeci olarak) bulabilirsiniz.

Karavanımızla gözlemecilerin yanından geçerken hanımların koro halinde 'Hoşgeldiniz!' sesleriyle karşılanmak hoşumuza gitti. Karnımız aç olmadığı halde, gözleme kokularına daha fazla karşı koyamadık. Park ettiğimiz gibi gözlemecilerin yanında bulduk kendimizi..


  Sonra da göl kıyısında yürüyüşe çıktık. Ada çevresi yürüyerek gezilebiliyor.






  Göl oldukça sığ. En derin yeri 2-2,5 metre kadarmış.  Yerleşim olmayan küçük adacıklar var, gölde. Kıyıda bu adacıkların çevresini görebileceğiniz, gölde gezinti yapabileceğiniz çok sayıda tekne hazır bekliyor.









Gölyazı'da gözünüze ilk çarpan Ağlayan Çınar adı verilen anıt ağaç olacaktır. Bu ağacın da bir hikayesi var tabii.. Ailelerinin evlenmelerine izin vermedikleri Rum kızıyla Türk delikanlı elele intihar ediyorlar. Bu olaya tanık  olan ağacın dallarından, yapraklarından sular damlamaya başlamış.. Ağaçtan o kadar çok su damlamış ki göl oluşmuş...



Yunan mimarisi özellikleri taşıyan, harap haldeyken restore edilerek hizmete açılan  Aziz Panteleimon Kilisesi'nin 19. Yy. da inşa edildiği sanılıyor.
 



Gölyazı evleri....
 
 



ESKİKARAAĞAÇ (Leylek Köyü)



 Gölyazı'ya alternatif olabilecek kadar düzenli, temiz ve sakin bir yerleşim.. Gölyazı'dan İzmir yönüne giderken solda Eskikaraağaç.. Uluabat (Apolyont) Gölü'ne uzanan küçük bir yarımadada kurulmuş eski bir Rum Köyü. Eski ismi Gilyos'muş.



Köy camisinin biri eski, diğeri yeni iki minaresi var.



Göl kıyısında sadece duvarlarının bir bölümü ayakta kalabilmiş Mikhael Archangelos adlı bir Rum kilisesine ait kalıntılar dışında başka bir tarihi kalıntı yok.


 
     Köy leyleklerin konaklama yeri. Baharda uzun yolculuklar yaparak gelen leylekler önceki yıllarda yaptıkları yuvalarına yerleşiyorlar. Sayılarının fazlalığı nedeniyle köyün adı Leylek Köyü'ne çıkmış. Avrupa'nın 13. Leylek Köyü.





Yalnız nedendir bilmem son iki yıldır yuvaların büyük bölümü boş..

Köye girişte gördüğümüz bu arkadaş, 'Bu köyün sahibi biziz..' tavrıyla karşıladı bizi...




 Köyde her yerde evlerin duvarlarında, çeşmelerin üzerinde leylek figürleri görülüyor.




     Her yıl mayıs sonu-haziran başı gibi Leylek Festivali'ne ev sahipliği yapan köy çevresi yürüyerek gezilebiliyor.



 




Vee. göl yine güzel kareler yakalama fırsatı veriyor.
         
 







TİRİLYE

İznik'ten aforoz edilerek kaçıp burada saklanan üç papazın buraya sığındığı ve Tirilye adının bu nedenle  (üç papaz) anlamına geldiği biliniyor. O tarihlerde Treglia olan adı 1900 lü yıllarda Osmanlıların eline geçtiğinde Mahmutşevketpaşa olarak değiştiriliyor. 1963 te de Zeytinbağı adı uygun görülüyor. Bu isimleri benimseyemeyen yerli halkın isteğiyle 2011 de tekrar Tirilye oluyor.



 

       Osmanlıların fethine kadar Rumların yaşadığı Tirilye, günümüzde çok insanın ziyaret ettiği zeytin ve zeytinyağı kokan daracık sokakları, bu sokaklardaki pencerelerini çiçeklerin süslediği evleri, kıyıda ağlarını onarırken şarkılar söyleyen balıkçıları ile bize huzur veren bir köy..



     Tirilye, tarihi yapılar açısından da zengin.. Fakat gerekli özenin gösterilmediğini görüyoruz.
     1560 yılında Aya Todori'nin yaptırdığı Hagia Stephanos Kilisesi şimdi Fatih Camii olarak hizmet veriyor.


                              
 

      Panagia Pantobolissa Kilisesi (Kemerli Kilise) 'ni bulabilmek için o kadar dolaştık ki.. Kaç kişiye sorduk, bilmiyorlar.. En sonunda bir kadıncağız; 'Bizim evin orda harabe bir yer var. Belki aradığınız orasıdır.' dedi.. Peşine takılıp gittiğimizde aşağıdaki halde gördük, kiliseyi.. Tabii girmek mümkün değil.

 




1878 de yapılan Yuannes Kilisesi ise restore edilmiş.. Aslında yeni yapılmış izlenimi veriyor. Şimdilerde Faruk Çelik Kültür Evi tabelası taşıyor..
 

Trilye'de doğan, Yunanistan'da eğitim gördükten sonra buraya dönen Crisostomos'un 1904-1909 tarihleri arasında yaptırdığı Taş Mektep papaz okulu olarak açılmış. Daha sonra Kazım Karabekir tarafından şehit çocukları ile öksüz-yetim çocuklar için ilkokula dönüştürülmüş. 1980 den bu yana da harabe halinde bırakılmış... Bu kadar değerli tarihi yapıların bakımsızlığı ve kaderine terkedilmişliği üzüntü veriyor..

9.05.2019.. Restorasyon başlamış...


 Tarihi konusunda bilgi edinemediğimiz hamam..
 Yıllara rağmen hala su vermeye devam eden eski bir çeşme..


Çayınızı, kahvenizi yudumlarken Trilye'yi tepeden seyredebileceğiniz Çamlı Kahve. Yolu biraz yorucu olsa da manzaranın güzelliği yorulmaya değer..


 








Trilye çarşısında zeytin ve zeytinyağı dükkanları sıra sıra..


 
 
 Çarşı oldukça renkli... ve de esprili...

 














9.05.2019 tarihindeki ziyaretimizdeki görünüm...





Çarşıdaki bu bina Trilye'nin maskotu, sembolü olmuş adeta.. Bana kalırsa bir an evvel el atıp güçlendirilmesi, korunması gerekir,  bu binanın.. Allah korusun başına bir şey gelirse Trilye için büyük kayıp olur. Dış görüntüsü aynen korunup içeriden desteklerle güçlendirilebilir, diye düşünüyorum. Her gelişimizde biraz daha harap olarak görüyoruz.. üzülüyoruz..


Trilye'den...


Yaz boyunca karşı sahildeki Armutlu'dan Trilye'ye günübirlik gezi tekneleri geliyor. Turlar otobüslerle bu güzel beldeyi gezmek isteyenleri getiriyor. Bir şamata, bir eğlence görmeye değer.. Hafta sonları da balık lokantaları dolup taşıyor.


 


Ev yapımı reçeller, turşular, salçalar, zeytin çeşitleri ve zeytinyağı ...



İzmir'e epey uzak da olsa Trilye'ye sık sık gelmekten keyif alıyoruz. Her gelişimizde de ilk defa geliyormuşçasına sokak sokak gezeriz.. Hele ki zeytiyağı ve salçamız kalmadıysa  bu şirin yöreye gelmek için acele davranmamız lazım, demektir....





 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ağrı- Iğdır - Van ve çevresi..

                  Yıllardır görmeyi arzuladığım bir bölge buralar.. Her yıl planlayıp, sonra çeşitli nedenlerle ertelediğimiz bu yöreye...