Sadağı Kanyonu-Görecik Yaylası-Kocayayla


 SADAĞI KANYONU-ORHANELİ

  Adını duyduğumdan beri görmeyi çok arzuladığım bir yerdi, Sadağı Kanyonu.
  Bu nedenle bir arkadaşımız 'Bu hafta sonu Sadağı Kanyonu'na gidiyoruz..' dediğinde; hiç düşünmeden 'Biz de geliyoruz.' dedim.
  Sonra Yavuz'un 'Bu bacakla nasıl gideceksin?' demesiyle aklım başıma geldi. Kaç gündür sol bacağım tutulmuştu.. yere basamıyordum..

 Hani nerdeyse, 'Ay'a gezi yapıyoruz..' deseler, 'Biz de.. Biz de..' diyeceğiz ya..
'Daha kaç gün var.. Belki geçer..' deyip derhal ağrı kesicilerle, sıcak su kürleriyle tedaviye giriştim. Hafta sonu geldiğinde dimdik ayaktaydım ve yola çıkmaya hazırdım.

  Cumartesi sabah, Bursa'dan (Bir süredir Bursa il Sınırları içinde olduğumuzdan) yola koyulduğumuzda kargalar bize tuhaf tuhaf bakıyor; sanki 'Biz daha kahvaltı bile etmedik. Nereye böyle?' der gibiydi..

  Kanyon, Bursa'ya 64 km. Orhaneli İlçesi yakınlarında. Bir köy kahvesi önünde, poğaça-çay kahvaltısı sonrası yola devam...

  Bir süre sonra Doğancılar Baraj Gölü belirdi sağımızda.. Çevresindeki ağaçların suya yansımaları harika görüntüler oluşturmuş. Bu manzara sabahın uyku mahmurluğunu silip attı, üzerimizden.. Fotoğraf çekmek üzere yavaşladık, henüz durmamıştık ki keskin bir siren sesi ile irkildik. Ne olduğunu anlamaya çalışırken; görevlinin; 'Durma! devam et..' diye seslenmesine 'Sadece bir kaç fotoğraf çekip gideceğiz' desek de, bizi dinlemedi bile.. Meğer baraj üzerinde durulması yasakmış. Çaresiz devam ettik. Uzak mesafeden fotoğraflamaya çalıştık.




   Orhaneli çarşısında, dükkanlar bir kaçı dışında henüz açılmamıştı. Şöyle kısa bir yürüyüş sonrası alışverişimizi yaptık ve Karagöz Anıtı'nın karşısındaki yoldan ilerledik.

                  



 5 km. kadar gittikten sonra Sadağı Köyü'ndeyiz. Yolun köy içinden geçen bölümü tipik köy yolu. Çamurlu, yer yer çukur.. Bazı yerlerde öbeklenmiş hayvan dışkısı..

  Sonraki 2,5 km.lik yol eski bir asfalt.. Dar.. Bir tarafı dağ yamacı, diğer tarafı uçurum.. Yani karşıdan bir araç gelse, geçmek mümkün değil. Birinden biri geri gitmek zorunda.. Bu tedirginlikle giderken, sabah erken saat olduğundan şanslıydık, karşımıza çıkan olmadı..


      


Kanyon girişine ulaştığımızda her zamanki gibi ilk gelen bizdik.. Başka gelen yoktu.. Büyük kentlerin yoğunluğundan, gürültüsünden uzak, akan suyun şırıltısına karışan kuş cıvıltıları eşliğinde kahvelerimizi yudumlarken karşı tepelerden, tespih taneleri gibi teker teker karavanlar görünmeye başladı..



Bir-iki derken sayı 12 yi buldu..

Önceden tanıdıklarımızla kucaklaştık, yeni arkadaşlarla tanışma faslından sonra koyu sohbetlere daldık...

Öğleden sonra hep birlikte kanyon yürüyüşüne çıkıldı..


14 km. olduğunu öğrendiğimiz kanyon oldukça zorlu bir parkur. Kayaların yüksekliği yer yer 60-70 metreyi buluyor. Ahşap köprüler ve geçişlerin biri hariç, hepsi suyun gücüne karşı koyamamış..





Zaman zaman önemsemediğimiz su birikintileri içinden geçerek, bazen suların yıktığı köprü kalıntıları üzerinden düşmemek için birbirimize tutunarak ilerledik.






    Önce ayaklarımızı ıslatacak kadar olan sular, daha sonra bileklerimize, derken dizlerimize kadar yükseldi. Hatta bazı yerlerde elele, birbirimizi tutarak, bazen ağaç  dallarına sarılarak suyun akıntısına karşı yürüdük. Kanyondaki yürüyüşümüzün bir bölümü koca kayalara tırmanma çabalarımızla geçti..

 Vee sular belimize, sonra da göğsümüze ulaştığında; 'Bizden buraya kadar!' dedik..  'Haydi Ülker Abla!' 'Yavuz Ağabey geçebilirsiniz, haydi!' sözleri bizi ikna etmeye yetmedi..Bizim gibi düşünen bir kaç arkadaşla, yine aynı maceralı yürüyüşle geri döndük.


Dönüşümüzden kısa süre sonra, yola devam eden arkadaşlar baştan aşağı sırılsıklam halde geldiler..

 Keyifli geçen bu gezi sonunda, merakımı gidermiş, Sadağı Kanyonunu görmüş, gezmiş oldum.. 

GÖRECİK YAYLASI-BÜYÜKORHAN

 Büyükorhan İlçesi Bursa'ya 82 km. uzaklıkta. Orhaneli'nden ayrılan 26 km.lik bir yolla ulaşılıyor. Genelde bu yollar çok güzel manzaralarla süslüdür. Ne yazık ki bu güzellikleri görme hayalimiz yoğun sis yüzünden suya düştü. Yer yer sis öyle yoğundu ki nerdeyse 10 metre ilerisini göremez olduk. Hatta Yavuz'la 'Aman sakın karavandan inme.. Kaybolursun..',' Sis biraz daha yoğunlaşırsa birbirimizi göremeyeceğiz.. Beni merak etme..' gibi espriler yaptık..

   Büyükorhan'da, 6-7 km. uzağındaki Görecik Yaylası'na gitmek niyetimiz. Yol asfalt.. güzel.. Fakat dağılmak bilmeyen sis yüzünden yol ayırımındaki tabelayı göremedik. Girdiğimiz hemen hemen 15 km.lik yol çamur içinde, küçük bir köyün girişinde sonlandı.. Köy, sanki terkedilmiş, kimsecikler görünmüyor ortada.. Zorla bulabildiğimiz köylülerden biri yanlış yola girdiğimizi, yol ayrımına kadar dönüp, diğer yola girmemiz gerektiğini söyledi. Akşam olmak üzere olduğundan başka seçeneğimiz kalmamıştı. Hele ki bu siste..
   Yaylaya ulaştığımızda rastgele bir yere konuşlandık. Esas sürpriz; internetten vazgeçtik, telefonlar çekmiyor, sis nedeniyle televizyon alıcısı uyduya ulaşamıyor... Ama burada gecelemek zorundayız. Hava da alabildiğine soğuk.. Isıtıcımızı çalıştırdık. Acele hazırladığımız yiyeceklerle karnımızı doyurup, uyuduk.



    Sabah uyandığımızda güneşi görmek büyük sevinç kaynağı oldu.. Şaşırdığımız bir başka şey de, akşam rastgele durduğumuz yerin güzel bir çeşme başı olduğunu görmekti. Ama güneşin gücü havanın soğuğunu kesmeye yetmiyor.

                                     

    Ortalama 835 metre yükseklikteki yayla, mesire yeri olarak düzenlenmiş. Yörük çadırları, kameriyelerle farklı bir ortam yaratılmış. Hava ısındığında güzel bir eğlence yeri olacak kuşkusuz..

   Yavuz, ta tepelerde bir yerde zar-zor çeken telefonla yakınlarımıza bizi merak etmemelerini bildirdi, fakat yine de huzursuz olduk. Bir de havanın soğukluğu eklenince durmanın anlamı kalmadı.
                      







Akşam sis yüzünden farkedemediğimiz Büyükorhan-Cuma Baraj Gölü'nün bir kaç kare fotoğrafını çekip geçtik...







    KOCAYAYLA-KELES

   Bursa'nın piknik ve mesire alanı Kocayayla, kente72 km. uzaklıkta ve 1050 metre yükseklikte. Doğancı Barajı yakınında yol sağa Orhaneli, sola Keles olarak ayrılıyor. Keles'ten sadece 4 km. Adına yakışır şekilde çok büyük bir yayla. Karaçam ağaçlarıyla çevrili.






 Kocayayla'ya ilk gidişimiz, şiddetli bir yağmur sonrasına rastlar. Her yer çamur, felaket bir soğuk.. Fakat çok sayıda karavancı arkadaşımızın orada oluşu, içimizi ısıttı. Yakılan koca bir ateş çevresinde toplanıp, tatlı bir sohbete dalmak soğuğu falan unutturdu.






 Sonra iki-üç kez daha gittik, Kocayayla'ya.. 
 Keles'e giderken Doğancılar Barajı'nın yukarısındaki yoldan geçtiğimiz için barajdan güzel kareler alabildik.




Her yıl Haziran ayında gerçekleştirilen 'Geleneksel Keles-Kocayayla Şenliği'nde yine 45-50 karavan olarak oradaydık ve çok eğlenceli, keyifli günler geçirdik.


Civar köylerin stantlarında genel olarak aynı ürünler satılsa da, herkes kendi ürününü övme çabasında.. Köylerin folklor ekiplerinin gösterileri gerçekten göz doldurdu..







En gencimizin 50 yaş üstü olduğu grupta çocuklar gibi eğlendik.



Küçücük bir göleti de var Kocayayla'nın..








Ücretsiz elektrik, WC, duş, su hizmetleri kamp ve karavanlar için geniş park alanında Keles Belediyesi tarafından sağlanmış.. Bungalovlarda da konaklama olanağı var.. 

    Yalnız, bizi üzen konu Kocayayla'ya gölet yapılması.. Bunun için 8000 den fazla ağacın kesilmiş olduğunu gözlerimizle gördük. Göletin ne amaçla kullanılacağı da belli değil. Üstelik çevrede Gököz, Baraklı, Keles Göletleri varken...

 Gököz Göleti, Keles İlçe Merkezine 4 km. kadar bir uzaklıkta. 1120 metre yükseklikte oluşturulmuş bir yapay gölcük. Gököz Köyü yakınında yer aldığından bu ismi almış. Çevresini yürüyerek gezmek mümkün.





Uludağ'ın bir başka yüzünü görmek güzeldi..


Dönüş yolunda karavanın açık penceresinden içeri süzülen yasemin kokusu.. Nereden geldiğini araştırdığımızda yaseminlerle çevrili bu çeşmeyi bulmamız zor olmadı.. Tabii çeşme başından uzun süre ayrılamadık..

Dünyalar güzeli bu iki çocuğun tezgahında da uzun zaman kaldık.  Sattıkları çileklerden çok ikisiydi ilgimizi çeken.. Taze toplanmış çileklerden getirmek için bahçeye koşmalarını, birer gofret ikram ederek ödüllendirdik. Önce alıp almamakta tereddüt etseler de, sonra iştahla yemeleri bizi de mutlu etti..


Mevsiminde giderseniz dalından kiraz, dalından çilek yeme şansınız olur, bu yörede...



Bizim keyifli günlerimiz oldu, Kocayayla'da.. Umarım gidecek arkadaşlar da aynı güzellikleri yaşarlar..








 















                                     










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ağrı- Iğdır - Van ve çevresi..

                  Yıllardır görmeyi arzuladığım bir bölge buralar.. Her yıl planlayıp, sonra çeşitli nedenlerle ertelediğimiz bu yöreye...