Biz kimiz?


     




   Ben Ülker Öntaş. 

  1950 yılının nisanında İstanbul'da gözlerimi açtım dünyaya. İlk-orta-lise öğrenimim sonrası 1968 yılında başladığım iş hayatımdan 1990 da emekli oldum.  O tarihe kadar da İstanbul'da yaşadım.

   Gezme tutkumun genlerimden geldiğini düşünüyorum. Şöyle ki; annemle babam da gezmeyi çok severlerdi. Valizleri, çantaları hep hazır durur, çoğu zaman yola çıktıklarını, işyeri telefonumdan arayıp 'Biz şuraya gidiyoruz, haberin olsun. Merak etme.' dediklerinde öğrenirdim.

   Benimse 'Hedefi olmayan geziler' hayalimdi hep..
Çok şükür ki şimdi o rotasız gezilere çıkabiliyorum. Kısaca benim için:

                                              'Hayaldi.. Gerçek oldu..'

   Eşim Yavuz Öntaş.

   1948 in yılbaşı gecesi 'Merhaba!' demiş hayata.. Onun gezme tutkusu 18 yaşında motosiklet sahibi olmasıyla ortaya çıkmış. Nerdeyse tüm Türkiye'yi dolaşmış, motosikletiyle.

   Sonra 1979 yazında İstanbul çıkışlı, Eskişehir-Afyon-Denizli-Muğla-Bodrum ve Ege kıyılarını kapsayan 12 günlük balayı gezimizin bitiminde veda etti 'Vazgeçemem..' dediği motosikletine..

     Gezmeye gönül vermiş iki insanın yolu kesişmişse ne yaparlar?
Biz de öyle yaptık.. Dalaman-Fethiye karayolu üzerindeki bu çeşme başında hayatımızı birleştirmeye ve bundan sonra beraber gezmeye karar verdik..


            
Önceleri yıllık izinlerimizde ve bayram tatillerinde çıkardık gezilere..
Hiç unutmam, yine o tarihlerde, ikimiz de 15 er gün yıllık iznimizi aldık ve Marmaris-Datça-Bodrum yönüne tatile çıktık. Gezdik, tozduk, eğlendik derken zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmamışız. Öylesine kaptırmışız ki kendimizi.. Bodrum-Bitez'de uyandığımız bir sabah takvime baktığımızda izinlerimizin 15. gününde olduğumuzu görünce panikledik. Telaşla apar-topar hazırlanıp yola çıktık, İstanbul'a döndük...
 Gezilerimizi ikimizin de emekli olduğumuz 1990 (aynı ayda)yılından sonra tüm zamana yaydık.. Bir de bu tarihten itibaren de İzmirli'ydik artık...


 NEDEN BLOG AÇTIM?

Bilgisayar ve internetle (biraz geç kaldım ama) 2007 yılında tanıştım. Bir süre sonra da blog açtım.

   Bu arada üye olduğum 'Gezenbilir' adlı sitenin 'Karavan Dünyası' bölümünde 2009-2014 yılları arasındaki altı yıllık gezilerimizi, anı ve izlenimlerimizi karavancı arkadaşlarla paylaştık. Öyle olumlu tepkiler, öyle güzel yorumlar aldık ki.. Benim için tatmin edici oldu. Kullandığımız 'egeli' nickiyle tanındık, karavancılar arasında.. Tabii bloguma yoğunlaşamadım bu arada..





  Şimdi arkadaşlarımızla paylaşmadığımız gezi izlenimlerimizi biriktirdiğimiz dağarcığımız doldu.. taştı.. Paylaşalım ki, yeni anılara yer açılsın, diye düşünüyorum..


         KARAVANLARIMIZ...
  
İlk karavanımız 1972 model Volkswagen T2 Bus. Kullandığımız Volkswagen kaplumbağa aracımızdan sonra çok geniş ve ferah geldi bize. Kendi imkanlarımız ve eşimin olağanüstü  gayretiyle karavan olarak dizayn ettik. Oğlumuzla birlikte uyuyabileceğimiz 2+1 yatağımız, siyah-beyaz 12 volt televizyonumuz, su depomuz, eviye ve ocağımız, elbise dolabımızla çok şirin ve kullanışlı bir mini karavan olmuştu. Buzdolabımız yoktu ama, 12 volt soğutucumuz işimizi görüyordu. Hatta çok acil ihtiyaç anında kullanabileceğimiz  bir tuvaletimiz bile vardı, içinde..
    

   Üzerinde mavi bantları olduğundan mavi-beyaz pütükareli perdeler ve yine mavi-beyaz çizgili tenteyle süsledik.
 O tarihlerde fotoğraflar film üzerine çekildiğinden midir nedir, cimri davranmışız, çok fazla görüntüsü yok, 'Beyazı' adını verdiğimiz mini karavanımızın...

      


     İkinci karavanımız yine bir Volkswagen. 1982 model T3 Caravelle.

Malum T2 ler benzinli araçlar.. T3 ün daha geniş ve dizel oluşu maddi-manevi rahatlık demekti, bizim için.. Ve yine içinin yapımı gündeme geldi. Bu kez T2 den biraz olsun deneyimliydik. Ne şekilde ve nelerle daha rahat edebileceğimiz göz önüne alınarak yapıldı.


Siyah-beyaz televizyonumuz renklendi. 12 volt küçücük bir buzdolabımız vardı artık. Tuvaletimiz bile portapoti olarak yerini aldı. Dolaplarımız, aydınlatmalarımız, hatta küçük vantilatörümüzle karavan olarak tescil edildi. Bu arada oğlumuz da büyüdü tabii..




T3 ümüzün üzerinde kırmızı bantları vardı. Perdelerimiz kırmızı-beyaz puanlı, tentemiz de kırmızı-beyaz çizgiliydi ...
    Karadeniz-Akdeniz- İç Anadolu ve Ege'de uzun geziler yaptık, yıllarca...

        Veee üçüncü karavanımız....
        İnsanoğlu doyumsuzdur ya.. Bir kaç yıl sonra gözümüz alkoven karavanlara kaymaya başladı. Ama nasıl sahip olacaktık ki...??

       2000 yılının Hıdırellez gecesi. İzmir'de alışık olmadığımız bir soğuk var. Üstelik ikimiz de soğuk algınlığıyla mücadele halindeyiz. Amma ille de bir dileğimiz olacak ya Hıdırellez'den.. Yavuz bir kağıda alkoven karavan resmi çizdi. Üzerine de her ne hikmetse; Ford yazdı. Ben de; 'Aaa.. Mutlaka Ford olsun. Başka marka olursa kabul etmez, geri göndeririz.' diye güldüm.
     Sımsıkı giyinerek dışarı çıktık. Soğuktan, ne söylendiği gibi gül ağacı, ne akarsu kenarı arayabildik. Boş bulduğumuz geniş bir arsaya kağıdı bırakıp, koşar adım eve döndük. Sonraki bir, belki iki gün sonunda unuttuk, gitti.. Çünkü olabileceğine umudumuz yoktu.. Çünkü bir alkoven motokaravan almaya yeterli maddi gücümüz yoktu.
     Aylar sonra, hiç ummadığımız bir anda küçük birikimimiz birden değer kazandı. :) :) Çok lüks değilse de vasat bir karavanı ucundan yakalayabileceğimiz imkan doğdu. Sevinçle araç arayışına girdik. Neler bakmadık ki.. Peugeotlar, İvecolar, Ducatolar.. Sonuçta hem güçlü, hem tamiri ve yedek parçası bol ve hesaplı oluşuyla Ford Transit de karar kıldık. 1997 model Ford Transit 190 kamyonet sahibiydik, kısa süre sonra.. Doğru Bursa'ya, 'Can Karavan' firmasına teslim ettik aracımızı.. Yapım aşamasında heyecanımız ve sabırsızlığımız yüzünden zaman geçmek bilmedi..



   Böylece, o soğuk Hıdırellez gecesinin üzerinden bir yıl bile geçmeden alkoven karavanımıza kavuştuk. O gün bu gündür, yılın büyük bölümünde yollarda, karavanımızdayız.

  Ha unutmadan, şimdiki karavanımızın yeşil bantları var ve tentemiz de yeşil-beyaz.... :) :)


            


   


                    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ağrı- Iğdır - Van ve çevresi..

                  Yıllardır görmeyi arzuladığım bir bölge buralar.. Her yıl planlayıp, sonra çeşitli nedenlerle ertelediğimiz bu yöreye...