Çok şükür ki şimdi o rotasız gezilere
çıkabiliyorum. Kısaca benim için:
Gezmeye gönül vermiş iki insanın yolu kesişmişse ne yaparlar?
Biz de öyle yaptık.. Dalaman-Fethiye karayolu üzerindeki bu çeşme başında hayatımızı birleştirmeye ve bundan sonra beraber gezmeye karar verdik..
Önceleri yıllık izinlerimizde ve bayram tatillerinde
çıkardık gezilere..
Hiç unutmam, yine o tarihlerde, ikimiz de 15 er gün yıllık iznimizi aldık ve Marmaris-Datça-Bodrum yönüne tatile çıktık. Gezdik, tozduk, eğlendik derken zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmamışız. Öylesine kaptırmışız ki kendimizi.. Bodrum-Bitez'de uyandığımız bir sabah takvime baktığımızda izinlerimizin 15. gününde olduğumuzu görünce panikledik. Telaşla apar-topar hazırlanıp yola çıktık, İstanbul'a döndük... Gezilerimizi ikimizin de emekli olduğumuz 1990 (aynı ayda)yılından sonra tüm zamana yaydık.. Bir de bu tarihten itibaren de İzmirli'ydik artık...
Bilgisayar ve internetle (biraz geç kaldım ama) 2007 yılında tanıştım. Bir süre sonra da blog açtım.
KARAVANLARIMIZ...
İlk karavanımız 1972 model Volkswagen T2 Bus. Kullandığımız Volkswagen kaplumbağa aracımızdan sonra çok geniş ve ferah geldi bize. Kendi imkanlarımız ve eşimin olağanüstü gayretiyle karavan olarak dizayn ettik. Oğlumuzla birlikte uyuyabileceğimiz 2+1 yatağımız, siyah-beyaz 12 volt televizyonumuz, su depomuz, eviye ve ocağımız, elbise dolabımızla çok şirin ve kullanışlı bir mini karavan olmuştu. Buzdolabımız yoktu ama, 12 volt soğutucumuz işimizi görüyordu. Hatta çok acil ihtiyaç anında kullanabileceğimiz bir tuvaletimiz bile vardı, içinde..
Üzerinde mavi bantları olduğundan mavi-beyaz pütükareli perdeler ve yine mavi-beyaz çizgili tenteyle süsledik.
O tarihlerde fotoğraflar film üzerine çekildiğinden midir nedir, cimri davranmışız, çok fazla görüntüsü yok, 'Beyazı' adını verdiğimiz mini karavanımızın...
T3
ümüzün üzerinde kırmızı bantları vardı. Perdelerimiz kırmızı-beyaz puanlı,
tentemiz de kırmızı-beyaz çizgiliydi ...
Karadeniz-Akdeniz- İç Anadolu ve Ege'de uzun geziler yaptık, yıllarca...
Veee üçüncü karavanımız....
İnsanoğlu doyumsuzdur ya.. Bir kaç yıl sonra gözümüz alkoven karavanlara kaymaya başladı. Ama nasıl sahip olacaktık ki...??
2000 yılının Hıdırellez gecesi. İzmir'de alışık olmadığımız bir soğuk var. Üstelik ikimiz de soğuk algınlığıyla mücadele halindeyiz. Amma ille de bir dileğimiz olacak ya Hıdırellez'den.. Yavuz bir kağıda alkoven karavan resmi çizdi. Üzerine de her ne hikmetse; Ford yazdı. Ben de; 'Aaa.. Mutlaka Ford olsun. Başka marka olursa kabul etmez, geri göndeririz.' diye güldüm.
Sımsıkı giyinerek dışarı çıktık. Soğuktan, ne söylendiği gibi gül ağacı, ne akarsu kenarı arayabildik. Boş bulduğumuz geniş bir arsaya kağıdı bırakıp, koşar adım eve döndük. Sonraki bir, belki iki gün sonunda unuttuk, gitti.. Çünkü olabileceğine umudumuz yoktu.. Çünkü bir alkoven motokaravan almaya yeterli maddi gücümüz yoktu.
Aylar sonra, hiç ummadığımız bir anda küçük
birikimimiz birden değer kazandı. :) :) Çok lüks değilse de vasat bir karavanı
ucundan yakalayabileceğimiz imkan doğdu. Sevinçle araç arayışına girdik. Neler
bakmadık ki.. Peugeotlar, İvecolar, Ducatolar.. Sonuçta hem güçlü, hem tamiri
ve yedek parçası bol ve hesaplı oluşuyla Ford Transit de karar kıldık. 1997
model Ford Transit 190 kamyonet sahibiydik, kısa süre sonra.. Doğru Bursa'ya,
'Can Karavan' firmasına teslim ettik aracımızı.. Yapım aşamasında heyecanımız
ve sabırsızlığımız yüzünden zaman geçmek bilmedi..Karadeniz-Akdeniz- İç Anadolu ve Ege'de uzun geziler yaptık, yıllarca...
Veee üçüncü karavanımız....
İnsanoğlu doyumsuzdur ya.. Bir kaç yıl sonra gözümüz alkoven karavanlara kaymaya başladı. Ama nasıl sahip olacaktık ki...??
2000 yılının Hıdırellez gecesi. İzmir'de alışık olmadığımız bir soğuk var. Üstelik ikimiz de soğuk algınlığıyla mücadele halindeyiz. Amma ille de bir dileğimiz olacak ya Hıdırellez'den.. Yavuz bir kağıda alkoven karavan resmi çizdi. Üzerine de her ne hikmetse; Ford yazdı. Ben de; 'Aaa.. Mutlaka Ford olsun. Başka marka olursa kabul etmez, geri göndeririz.' diye güldüm.
Sımsıkı giyinerek dışarı çıktık. Soğuktan, ne söylendiği gibi gül ağacı, ne akarsu kenarı arayabildik. Boş bulduğumuz geniş bir arsaya kağıdı bırakıp, koşar adım eve döndük. Sonraki bir, belki iki gün sonunda unuttuk, gitti.. Çünkü olabileceğine umudumuz yoktu.. Çünkü bir alkoven motokaravan almaya yeterli maddi gücümüz yoktu.
Böylece, o soğuk Hıdırellez gecesinin üzerinden bir yıl bile geçmeden alkoven karavanımıza kavuştuk. O gün bu gündür, yılın büyük bölümünde yollarda, karavanımızdayız.
Ha unutmadan, şimdiki karavanımızın yeşil bantları var ve tentemiz de yeşil-beyaz.... :) :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder